22 Mayıs 2009 Cuma

Claire' s



Son bir kaç gündür sadece evimin kreasyonunu değiştirmekle meşgulum :) Havaların ısınması çok güzel de kıyafetlerin yer değiştirme meselesi biraz can sıkıcı. Kışlıklar kalkıyor, yerine yazlıklar geliyor. Geçen senenin kıyafetlerinden artık olmayanlar ayrışıyor. Evde bu şekilde ayrışmış 5-6 torba var. En yakın zamanda bu torbalar sahiplerine ulaştırılmalı. Bir de ayakkabılar var tabiiii. Onları haftasonuna bırakıp bugünü kendime kızıma off günü ilan ediyorum. Önce kuaför, sonra arkadaş ziyareti ve tabi son olarak meydan seferimiz :) İki gün önce Claire' s den alışveriş yaptım. Alışveriş çok hoşuma gitti. Çünkü; bir far aldım, kasada bir far da hediye dediler, çok şirin bir aynalı açılıp kapanan saç fırçası, Duru' ya ve kendime rengarenk tokalar aldım. Zaten indirimli olan fiyatlara bir de 20 TL üzerine çift renkli parlatıcı hediye ettiler. Parlatıcılar Ülker Negro' ya benziyor. Ben siyah kaplı olanını aldım. Kırmızı ve şeffaf renkler var içinde ve kırmızı olanın rengi çok güzel. Ruj sürmeye gerek kalmıyor. Tavsiye ederim.

15 Mayıs 2009 Cuma

Geri Kazanım Projem Çerçevesinde

Artık bana biraz bollaşmış (bir kaç kilo vermişim de) ve yakasının ucu çamaşır makinamızın hışmına uğramış olan penyemi yer bezi dışında ne yapabilirim diye düşündüm. Fermuarlı kısmını ortalayarak elbisenin üstü olarak kestim. Altını da elbisenin eteği olarak düşündüm. Kollarının kenarına renkli şerit diktim. Yırtılmış olan yaka kenarını her iki tarafını da bebe yaka yaparak onardım. Duru'nun komuş olan tokasının bebeğini de göğsüne diktim. Yazın rahat rahat giyebileceği bir elbise çıktı ortaya böylece.

12 Mayıs 2009 Salı

Mutluluk

Havalar artık iyiden iyiye ısınmaya başladı. Haftasonu İstanbul için sıcaklığın 30 derece olacağını söylediler. Tatil planları yapılmaya başlandı hatta tatile gidenler bile oldu. Mayıs ayının insanların mutluluk hormonlarını çalıştırdığını düşünürüm ben. Gerçekten de etrafımda ki insanların son zamanlarda daha bir mutlu olduğunu görüyorum. Duru bile mayıstan etkilenmiş olacak dün akşam bana ellerini arkasında buluşturarak" anne seni çook seviyorum " dedi. Bu ilk kez oldu ve ben bunu mayıs ayına bağladım. Sevgili mayıs daha uzun süremez misin :)

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Köye Bahar Geldi....

Bu haftasonu birkaç ay önceden planladığımız köy gezimizi apar topar bir şekilde gerçekleştirdik. Havaların dengesizliği nedeniyle gidip gitmeme konusunda kararsızdık cuma sabahı havayı iyi görünce gitmeye karar verdik. Gittiğimiz köy, arkadaşım Fahriye' nin (namı değer sarı teyze) köyüdür. Annesi , babası ve birçok akrabası bu köyde yaşıyorlar. Bizim ise 3 veya 4. gidişimiz oldu. Burası Çanakkale-Biga' ya bağlı ve bir Çerkez köyü olan Aşağıdemirci köyü. Hem Fahriye' nin ailesi hem de köy halkı o kadar sıcak insanlar ki kendimizi orada hiç yabancı hissetmiyoruz. Hava biraz serin ve biraz yağışlı olmasına rağmen genel olarak açıktı. Köyün tadını bol bol çıkardık. Duru ineklerle haşır neşirdi en çok. Tavukları koşturdu, kediyi besledi, erik topladı. Bol bol taze sağılmış süt içti. Yumurtanın nasıl bu kadar sarı olabildiğine şaşırdı. Bahçeden taze koparttığımız soğan ve sarımsakları yemiş olan bana bakarak shreek gibi kokuyorsun dedi :) Isırgan topladık hep beraber, arkadaşımın okuduğu ilkokulu gezdik. Okul,yıllardır kullanılmıyor. 2 dersliği var, birinde 1 ve 2. sınıflar, diğerinde 3,4 ve 5 ler okuyormuş. Öğretmenleri de aynı binada kalıyormuş. Okul şimdi kötü durumda, kilitlenmiş olan sınıflardan birini açıp girdik içeriye, sınıf köyün ardiyesi durumuna gelmiş. Kırılmış olan camdan bir gelincik koşarak geldi içeriye sonra baca deliğinden girip kayboldu. Birkaç sene öncesine kadar arkadaşımın kardeşi Alaattin'in öncülüğünde okulu boyayıp tadilatını yapmışlar. Burayı sergi alanı veya özel günlerde kullanılmak üzere toparlamışlar fakat bu çok uzun sürmemiş. Köyde iş ve eğitim nedeniyle genç - çocuk neredeyse yok. Tatillerde ve senede bir yaptıkları ve artık geleneksel hale gelmiş olan Kavuşma gününde herkes köyde buluşuyor. Biga'yı gezdirdi bize Fahriye. Küçük ama herşeyi olan bir yerleşim merkezi Biga. Bunca yıldır hiç kırmızı et yediğini görmediğim arkadaşım bizi köfteciye götürdü Biga' da. Neden başka yerdeet yemediğini anladım böylece. Dönüşte Gölyaka' ya da uğradık. O yolu her kullandığımızda hep merak ederdik Gölkaya' yı. Uluabat gölünde küçük bir yarım ada olan Gölyaka' da Tuna balığımızı da yiyerek yolumuza devam ettik. Son 3 resim eşimin makro çalışmalarıdır. İlk fırsatta tekrar gitmeyi çok istiyoruz köyümüze.

Ara bitti.....

en son 14 nisan da yazımı yayınlamışım. O günden bu yana bazı değişiklikler oldu. Ben artık bir ev kadını oldum. Üzüldüm mü emin değilim ama çocuğumun yanında olma hayalim gerçek olduğundan dolayı huzurluyum bundan eminim. Bloglarını takip ettiğim ve hep gıpta ettiğim arkadaşlar gibi ben de artık kızımla beraber kahvaltımı yapıp bütün gün onunla oynayabiliyorum. Beraber alışveriş yapıyor, kuaföre gidiyoruz. kek, poğaça, yemek, bulaşık, çamaşır dert değil. 1 metre boyunda ki yardımcım bana hep köstek ay pardon klavyem sürçtü destek oluyor. Uyandığı zaman yüzündeki o mutluluğu görmek benim için herşeye bedel. Bu zaman zarfında buradan yayınlamak istediğim çok şey oldu ama ben yazmaya vakit bulamadım. İlk olarak haftasonunu geçirdiğimiz Aşağıdemirci köyü gezisi yazısını yayınlamak istiyorum. Sevgiler